Bir kez uzunca ardından iki defa kısa çalan zil babamın eve geldiğinin şifresiydi. Annemin kapıyı açmasıyla birlikte hayatımın kahramanı ve sorularımın cevap anahtarı babam içeriye girdi. Her zaman ki gibi önce beraber yemeğimizi yedik. Daha sonra da salona geçip oturduk. Babam için yemek sonrası çay ile birlikte haberleri izlemek bir gelenekti. Bu yüzden anneme;
- Hanım çayımız hazır mı (?) diye seslendi.
Bense kafamın içinde dolaşan tilkilerin kurumlarının dans edişini izlemekteydim. Çünkü bu gün sosyal bilgiler dersinde öğretmenimizin anlattığı konuya dair aklımda o kadar soru birikmişti ki (!) Sanki beynim içinde alüvyon fikir ovaları meydana gelmişti. Bu sorulara cevap bulabilmek için babama, çay isteğinin hemen ardından soruları sıraladı.
- Babacım bugün öğretmenimiz bize derste demokrasiyi anlattı. Seçme ve seçilme hakkından bahsetti. Bizler milletvekillerimizin seçebiliyormuşuz ve daha sonra bu milletvekillerimiz Ankara'daki T. B. M. M toplanıyorlarmış. Babacım milletvekilleri kimdir
(?) T. B. M. M ne yapıyorlar yoksa onlarda senin gibi çalışmak için mi oradalar (?)
Babam ilk olarak sorularım karşısında biraz şaşırdıysa da bir müddet düşündükten sonra eliyle başımı okşayarak ve şunları söyledi;
- “Bu çok uzun bir mevzu be arkadaş gel bakalım otur yanıma.” İlk olarak televizyonu kapattı tam o sırada annemin getirdiği çayın şekerle buluşma seremonisinin çıkardığı sesle başladı anlatmaya;
- “Evet oğlum demokrasilerde seçme ve seçilme hakkı vardır. Demokrasi bir yönetim şeklinin en önemli ve değerli bir parçasıdır. Bizler bireyler olarak bu yetkimizi kullanırız ve milletvekillerini seçeriz. Seçtiğimiz bu insanları ülkenin sorularına çare bulmaları için T. B. M. M gönderiyoruz. Onlarda benim gibi olmasa da orada çalışırlar” dedi. Ama galiba kafamın daha karıştığını görünce gülümseyerek söyle dedi;
- Biz hasta olunca nereye gidiyoruz oğlum (?)
- Hastaneye gidiyoruz babacım.
- Peki hastanede bizimle kim ilgilenir, bizi kim tedavi eder (?)
- Doktor amcalar baba.
- “Evet şimdi şöyle düşün oğlum, T. B. M. M bu ülkenin hastanesidir. Ülkenin derdini de hastalığını da ancak burada tedavi edebilirsin. Milletvekilleri ise toplumdaki hastalıkları teşhis ve tedavi etmek için çaba gösteren doktorlar gibidir oğlum” dedi.
- Peki babacım o zaman biz niye bir türlü iyi olamıyoruz (!) Sen niye hep bu memleket düzelmez diyorsun (!) Hem o doktor amcaları haberler de izleyip neden her seferinde onlara kızıyorsun (!)
Babam bu sorularımın ardından tekrar gülümseyerek dedi ki;
- Bak yavrum bu memlekette bazen insanlar oldukları yeri ve konumu unuturlar. Onlara kızıyorum çünkü bu doktor amcalar doktor gibi değil de mahallenin kırık-çıkıkçılar gibi davranıp üstüne birde kocakarı ilaçlarına sarılıyorlar da ondan. . . (R.K)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder